ABD ile Avrupa arasında geleneksel olarak yakın ilişkiler, on yıllardır Münih Güvenlik Konferansı'na damgasını vuruyor.

Bu ilişkinin temelini her iki tarafın işbirliği oluşturuyordu.

Ancak Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden sonra, onlarca yıldır istikrarlı görünen durum bile artık kesinliğini yitirdi. Bugün başlayacak ve uluslararası alanda Münih Güvenlik Konferansı (MSC) olarak bilinen konferans, transatlantik ilişkilerin yeni durumunun bir sınavı olacak.

Güvenlik politikaları konusunda dünyanın en önemli forumu olarak bilinen Münih Güvenlik Konferansı'na yaklaşık 60 devlet ve hükümet başkanının katılması bekleniyor. Bavyera'ya gelen yeni Amerikan yönetiminin saflarından, Başkan Yardımcısı J.D. Vance, Dışişleri Bakanı Marco Rubio'yu onayladı, ancak yeni ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth'i onaylamadı. Ayrıca konferansın ev sahibi Christoph Heusgen'in duyurduğu üzere, Münih Güvenlik Konferansı'na katılan en kalabalık ABD Kongresi heyetlerinden birinin gelmesi bekleniyor. Konuklar arasında yeni NATO Genel Sekreteri Mark Rutte de var.

Güvenlik konferansı, herhangi bir sonuca ulaşılmayan gayrı resmi bir toplantıdır. Bu nedenle sahada açık bir argüman alışverişi teşvik edilir ve çatışmalar açıkça tartışılır.

Trump ikinci döneminde transatlantik ilişkiler konusunda yeni, daha sert söylemler kullanmaya başladı.

Konferans kapsamında yayınlanan "Münih Güvenlik Raporu"nda, ABD Başkanı'nın seçim kampanyası sırasında yaptığı, Avrupa ülkelerinin ABD'yi sadece ticari alanda değil, NATO içinde de istismar ettiği yönündeki açıklamasına yer verildi. Trump'ın Avrupalılara yönelik tehdidi de haber oldu: "Ödeme yapmazsanız sizi korumayız."

Trump, bazı Avrupa NATO ortaklarının askeri güçlerini donatmak için yeterli yatırım yapmamasından rahatsız.

Washington, şu ana kadar NATO'nun maliyetlerinin büyük kısmını ödedi ve Avrupa'ya sürekli olarak güvenilir askeri koruma sağladı.

Trump, müttefiklerin GSYİH'lerinin yüzde beşini savunmaya ayırmasını talep ediyor. Almanya, NATO'da (asgari) standart haline gelen yüzde ikilik payı bile güçlükle ayırabiliyor.

Bu durum, ABD'nin bu konuda öncü ülke olduğu Ukrayna'ya yapılan yardımları olumsuz etkileyebilir. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ve Trump'ın Ukrayna temsilcisi Keith Kellogg, Münih'te bu konuyu görüşecek.

Bu görüşmelerden tam olarak ne çıkacağı belirsiz, ancak diplomatlar, Kiev'in güvenlik garantileri karşılığında Rusya lehine bazı toprak tavizlerini en azından geçici olarak kabul etmesiyle, çatışmanın dondurulabileceğini tahmin ediyor.

NATO yetkilileri Ukrayna'nın ittifaka hemen üye olma olasılığını reddederken, Batı'nın Kiev'e yaptığı silah sevkiyatını artırmanın daha gerçekçi bir seçenek olduğu görülüyor.

Kellogg daha önce Ukrayna'da bir noktada seçim yapılması olasılığından bahsetmişti ancak bu, Ukrayna Anayasası'na göre olağanüstü hal yürürlükteyken mümkün değil.

Bu arada Trump, ABD'nin Ukrayna'daki nadir toprak mineral yataklarına erişim sağlama olasılığından, "Kiev'in Rus işgaline direnmesine yardım etmek için harcadığı yüzlerce milyar doların telafisi olarak" bahsetti.

En çok dikkat çeken ise ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance'in Ukrayna'ya asker gönderme seçeneğini tamamen dışlamadıkları yönündeki açıklaması oldu.

Vance, Wall Street Journal'a verdiği röportajda, ABD'nin Putin'e karşı kullanabileceği "ekonomik nüfuz araçlarının yanı sıra, elbette askeri nüfuz araçları da var" dedi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukrayna konusundaki tutumunun müzakerelerin seyrine bağlı olarak değişebileceğini de sözlerine ekledi.

Vance, ABD Başkanı Donald Trump'ın tüm seçeneklere açık olduğunu ve "Hepsi gündemin bir parçası, gelin bir anlaşma yapalım" diyeceğini değerlendirdi.

Analizin tamamı yukarıdaki metindeki videoda yer almaktadır.