
Medya özgürlüğü tehdit altında: Avusturya, Macaristan ve Sırbistan örneğini mi takip ediyor?
Avusturya siyaset sahnesi, geleneksel medyayı gayri meşru hale getirerek, alternatif platformlar yaratarak ve bir medya inşa ederek "yeni sağın el kitabını" başarıyla kullanan sağcı popülist parti FPO'nun stratejileri nedeniyle medya özgürlüğü ve demokrasiye yönelik bir tehditle karşı karşıya. Eleştiriye kapalı bir alan.
Avusturya siyaset sahnesi şu anda medya özgürlüğünü ve demokrasiyi tehdit eden zorluklarla karşı karşıya olan bir yol ayrımında. Sağcı popülist partilerin, özellikle de Avusturya Özgürlük Partisi'nin (FPO) stratejisi göz önüne alındığında bu zorluklar giderek daha belirgin hale geliyor.
Tavsiye edilen
Bu parti, Avrupa'daki ve dünyadaki diğer partiler gibi, "yeni sağ el kitabı" olarak bilinen modellere dayalı taktikler kullanıyor. Bu taktiklerin özü bağımsız medya üzerinde eleştiri ve baskının olmadığı bir medya alanı yaratmaktır. Bu süreç durdurulmadığı takdirde sonuçları, liberal demokrasinin ve medya özgürlüğünün ciddi şekilde tehdit edildiği Macaristan ve Sırbistan'daki duruma benzer olabilir.
Siyasi analist Johannes Hille, Almanya Federal Siyasi Eğitim Ajansı için yaptığı çalışmada, sağcı popülistlerin propaganda çabalarında kullandıkları stratejinin dört temel unsuruna dikkat çekiyor. Birincisi, geleneksel medyanın gayri meşru hale getirilmesi, bu da onların itibarının ve güvenilirliğinin sürekli azalması anlamına geliyor. İkincisi ise bu partilerin ideolojik çerçevelerine uygun içerik aktaran dijital alternatif medyanın yaratılmasıdır.
Üçüncüsü, bu dijital platformlar üzerinden kolektif bir kimlik inşası, dördüncüsü ise kitle iletişim araçlarının propaganda işlevi görecek ölçüde kullanıldığı, aynı zamanda onları eleştirdiği ve itibarsızlaştırdığı paradoksal ama stratejik olarak tasarlanmış bir tutumdur.
FPO tüm bu unsurları zaten uygulamaya koymuştur veya bunu yapma yolunda ilerlemektedir. Parti kanalı FPO-TV yıllardır partinin mesajlarını günlük olarak yayan içerikler üretiyor.
Siyasi rakiplerinden farklı olarak FPO, sosyal ağların önemini çok erken fark etti ve onlara özel önem verdi. İletişimleri, hedef kitleye kolaylıkla ulaşabilen hızlı, duygusal açıdan renkli mesajlara yöneliktir. Sosyal ağ algoritmalarının ustalıkla kullanıldığı böyle bir yaklaşım, FPO'nun önemli bir görünürlük elde etmesine ve fikirlerini geleneksel siyasi iletişimin sınırlarının çok ötesine yaymasına olanak tanır.
FPO, kendi kanallarının yanı sıra sağ ideolojiye yatkın alternatif medya kuruluşlarıyla da yakın ilişkiler geliştirmektedir. "nescensirano.at" ve özellikle "AUF1" gibi portallar, aşırı anlatıların ve komplo teorilerinin yayılmasında önemli müttefikler haline geldi. Sağcı içerikleri ve komplocu konularıyla tanınan AUF1, giderek FPO liderlerinin resmi açıklamalarının ilk durağı haline geliyor. Örneğin FPO lideri Herbert Kickl ve parlamento başkanı Walter Rosenkranz "özel" röportajlar ve duyurular için bu platformu sıklıkla kullanıyor.
FPO aynı zamanda bağımsız ve kamusal medyanın sistematik olarak gayri meşru hale getirilmesi üzerinde çalışıyor. Parti, "sistem medyası", "yalancı basın", "sol propaganda gazeteleri" ve "kırmızı radyo" gibi terimleri kullanarak yıllardır halkın geleneksel medyaya olan güvenini sarsıyor.
Bu strateji, FPO sempatizanlarının yalnızca parti görüşlerine uygun içerik tükettiği, bağımsız medyanın giderek marjinalleştiği ve nüfuzunu kaybettiği bir medya alanı yaratıyor.
Bu stratejinin sonuçları zaten görülüyor. Son parlamento seçimlerinden hemen önce yapılan bir ankete göre katılımcıların üçte ikisi medyanın genel olarak objektif haber yaptığına inanıyor. Ancak FPO destekçileri arasında bu oran yalnızca yüzde 44'tür. Bu veriler, sağcı seçmenler arasında derin kutuplaşmaya ve bağımsız medyaya karşı artan güvensizliğe işaret ediyor.
Macaristan ve Sırbistan'daki örnekler, sağ partilerin iktidara gelmesiyle bu stratejinin nereye varacağını açıkça gösteriyor. Macaristan'da Başbakan Viktor Orbán medya alanını sistematik olarak dönüştürdü. Baskıcı yasalarla kamu hizmetlerini hükümetin kontrolü altına alırken, devlet reklamlarının kaldırılması ve frekansların reddedilmesiyle eleştirel medya desteksiz kaldı.
Benzer bir süreç, Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic'in medya alanına hakim olduğu Sırbistan'da da yaşandı. Kamu ve özel televizyon istasyonları çoğunlukla hükümet yanlısı içerik yayınlarken, eleştirel sesler ya marjinalleştiriliyor ya da tamamen dışlanıyor.
Bu örnekler Avusturya için bir uyarı niteliğindedir. FPO, medya sübvansiyon sisteminin elden geçirilmesi ve 2025 yılına kadar kendi radyo kanalının başlatılması da dahil olmak üzere medya sisteminde yapılacak değişiklikleri zaten duyuruyor. Bu girişimler, partinin eleştiriden ve karşıt görüşlerden uzak, kapalı bir medya sistemi kurma niyetini açıkça ortaya koyuyor.
Bu değişikliklerin uygulanması halinde, Avusturya medya alanı, medyanın "hükümetin dördüncü kolu" rolünü kaybettiği ve demokrasinin ciddi şekilde baltalandığı Macaristan ve Sırbistan'ınkine benzer bir kaderle karşı karşıya kalabilir.